-Ne
olur Tengir!Sana yalvarıyorum,ne olur beni öldürme!
-Seni öldüren ben değilim Elig,sen kendi kendini
öldürüyorsun , bir çeşit intihar da denilebilir buna!
Üstelik ve bu yüzden bana yalvarmanın bir anlamı yok!
-Hı?!?
-Üzgünüm!
Sonra elindeki 7.65’liği Elig ‘in şakağına
dayadı.Diz çökmüş olan Elig, yalvaran ama umutsuz gözlerle son bir kere Tengir’in
ağzındaki sigaraya baktı, belki de dudak arasına , ne önemi var!
Metalik bir patlamanın ardından yere yığılan Elig’
in ağız kenarından sızan kan , Tengir ‘ e olayın gidişatı hakkında daha açık
bir anlatım sağlamış olmalı ki
ağzından dökülen kelimeler , Elig ‘ in ağzından sızan kanla eş anlamdaydılar :
-Haydi Elig ! Kalk ayağa , hiç komik değil !
Yerde hareketsiz yatan Elig haklı olarak hiçbir
karşılık veremedi buna !Sonra Tengir yere
eğilerek Elig’ i elleriyle ileri geri sarsdı !Anladı ve bunu sesli olarak ifade etme
ihtiyacı hissetti :
-Ölmüş!
Bunun o kadar kayıtsız söyledi ki , oyuncağı kırılan
bir çocuğun , kırılan oyuncağına kırılması gibiydi.
-Ama , dedi sonra , senin yerinde olsaydım
ölmezdim.Yaşaman gereken daha acı olaylar vardı önünde ve pişmanlık duyabileceğin
bir uzun ömür vardı. Sen erken pes ettin,keyfin bilir Elig !,diye sitem etti alaycı
bir tebessümle !...
Tengir ellerini arkasında birleştirip , sakin adımlarla
, uygun adımı andıran bir yürüyüşle , dudaklarında eski bir melodi , karanlık bir
ara sokağa doğru ilerledi .
Ağzındaki sigaranın ateşi izmarite ulaşmıştı !