YURDUM İNSANINA MEKTUPLAR

 Selam!
Bunca zaman geçti ne aramak ne sormak..Öküz beslemiyorduk ki biz ,öldüğünü kabul edelim de ortaklığı bozduğunu farz edelim. Bir şey yapmadık , hareketlerimize alındığını düşünelim.
Yoksa sen bizden gizli işler peşinde misin? Yoksa sen kasırgaya mı kapıldın?
Yok hayır, bufalo avına mı çıktın sen?
Heey!
Neler yapıyor ,neler edemiyorsun?
Sanırım karşılaşsak ve konuşmaya başlasak bana yine yapamadığın şeyleri efkarla anlatırdın.Ben de hayatımın filozofunu zevkle dinlerdim doğrusu.
Efkarlanıyor musun zaman zaman bilmem sen de yerli yersiz. Duman dağlarda ,duman ciğerlerinde... Çağlayan ırmaklarda ,çağlayan yüreğinde...Yumruğunu sıkıyor dişlerini gıcırdatıyorsun. Sonra?..Yüreğindeki çağlayanı dışarı çıkarabiliyor musun? Dumanları kovabiliyor musun içinden ve karlı zirvelerden? “Dans... Bize gereken ritim!” deyip,tüm uyumsuzlukların sebebini çabucak özetleyebiliyor,herkesi halaya katabiliyor musun? “Yaşamak ,her şeye rağmen ,inadına ,inadına çok güzel!”diye bağırabiliyor musun seni duymayan sen’e?
Çözüm aramak gerekiyor. Bulmakla ilgilendiğim yok be-nim.Örneğin şu “Çık ,dolaş biraz. Belki iyi gelir...”reçetesi en gıcığıma giden reçetelerden. İnsan olmamın onuruyla oynandığını düşünüyorum böyle bir sözü işittiğimde. Camın önündeki yerini beğenmediği düşünülen saksı çiçeği muamelesi yapmak ne kadar doğrudur bir insana?
Ve karnım tok olduğunda bu yazdıklarımdan bir şey anlamıyorum.                               

     2 Aralık 2000                                       M.AHMET                                                       

9. SAYIYA DÖNÜŞ

ANA SAYFA