YURDUM İNSANINA MEKTUPLAR
Bunca zaman geçti ne aramak ne sormak..Öküz beslemiyorduk ki biz ,öldüğünü kabul
edelim de ortaklığı bozduğunu farz edelim. Bir şey yapmadık , hareketlerimize
alındığını düşünelim.
Yoksa sen bizden gizli işler peşinde misin? Yoksa sen kasırgaya mı kapıldın?
Yok hayır, bufalo avına mı çıktın sen?
Heey!
Neler yapıyor ,neler edemiyorsun?
Sanırım karşılaşsak ve konuşmaya başlasak bana yine yapamadığın şeyleri efkarla
anlatırdın.Ben de hayatımın filozofunu zevkle dinlerdim doğrusu.
Efkarlanıyor musun zaman zaman bilmem sen de yerli yersiz. Duman dağlarda ,duman
ciğerlerinde... Çağlayan ırmaklarda ,çağlayan yüreğinde...Yumruğunu sıkıyor
dişlerini gıcırdatıyorsun. Sonra?..Yüreğindeki çağlayanı dışarı
çıkarabiliyor musun? Dumanları kovabiliyor musun içinden ve karlı zirvelerden?
“Dans... Bize gereken ritim!” deyip,tüm uyumsuzlukların sebebini çabucak
özetleyebiliyor,herkesi halaya katabiliyor musun? “Yaşamak ,her şeye rağmen
,inadına ,inadına çok güzel!”diye bağırabiliyor musun seni duymayan sen’e?
Çözüm aramak gerekiyor. Bulmakla ilgilendiğim yok be-nim.Örneğin şu “Çık
,dolaş biraz. Belki iyi gelir...”reçetesi en gıcığıma giden reçetelerden. İnsan
olmamın onuruyla oynandığını düşünüyorum böyle bir sözü işittiğimde. Camın
önündeki yerini beğenmediği düşünülen saksı çiçeği muamelesi yapmak ne kadar
doğrudur bir insana?
Ve karnım tok olduğunda bu yazdıklarımdan bir şey anlamıyorum.