Her cümlenin manifesto olması gerekli miydi
adımlamalarımda? Neler oluyor? Ben sana akasyalı yolu anlatmış mıydım dostum?
Anlatma sebebi oluşturacak sorular sormayalı ,soru soracak mektup yazmayalı çok zaman
oldu ,farkındasın değil mi?
“Karmakarışık duygular içindeyim.” Ne kadar
güzel bir cümle değil mi?
Maraş Kalesi’nin sol yanından çarşıya inen
yolda akasyaların rüzgarla işbirliği yapıp yüzümü okşaması en çok hoşuma giden
anı olarak kalmış geçen yıla dair aklımda.Önce sonbaharda yapraklar savrulmuştu
yüzüme yüzüme. O günlerde ;literatürde ilkbahar, Ma-raş’taki fani için sonbahar
olacak mevsimde, hüzünlü romantizmin tersini (kız ve oğlan kırlarda koşarken
sanki ayakları yere basma-maktaydı) yaşayıp yaşayamayacağımı merak etmiştim
ikinci bahar mevsiminde.
Ayaklarım yere basıyordu her zamanki kadar hatta
daha fazlasıyla. (ki öfke hiç eksik olmuyordu o günlerde. Ve her ne kadar ne ayaklar
sert vurulursa vurulsun yeri delemeyeceğimiz buyrulmuşsa da.)Ama yine de akasya
çiçeklerinin yüzüme savrulması ve bu savruluşun bana artık burada çok az vaktimin
kaldığını hatırlatması çok daha hoşa gidiciydi. Çünkü, Konstantin’den bin bir
zahmetle aldığımız bu illere dönmek için sabırsızlanıyordum.
Evet dostum bundan önce söylediklerim baz
alındığında suç işli-yorsam şu sözleri söyleyiş biçimimle ,özür dileyebilirim
istersen senden. Ama söyleyiş biçimim değişti dostum, karşı çıkışlarımız
sürecek.Biliyorum SENİ DE SİNİRLENDİREN, ortak karşı çıkış damarımızı
kabartan ,içindeki kanı gümbürdeten birçok olay cereyan ediyor etrafımızda. Dedim
ya bu , uzun zamandan bu yana ilk konuşmamız daha. Uzun uzun konuşmak ümidiyle bundan
sonra da.
5 Kasım 2000 M.AHMET