İnsanın
ciğerine dokunan şarkılar var dostum. Avazının çıktığınca bağırmak
isteyeceğin, ama söyleyen kişi ne kadar bağırsa da sesinin çirkinleşmeyeceği
şarkılar bunlar..
Çok yanık türküler yahut insanı çileden çıkarabilecek rock şarkıları olabilir
bunlar. Selda’dan “yürüyorum dikenlerin üstünde” de olabilir “knokkin’ on
heaven.s door” da ... Ortak özellik bağırtmasıdır dostum. Bu şarkılara kısaca
bağırtan diyelim mi? “Karanlık bir gece yol görünmüyor. / Yürüyorum dikenlerin
üstünde / Kara çalı bana yol vermiyor. / Yürüyorum dikenlerin üstünde
yaralıyam”
“Güneş erken doğmuş şafak sökmüyor. / Gökteki bulutu söküp atmıyor. / Ay
karardı bize ışık tutmuyor. / Yürüyorum dikenlerin üstünde yaralıyam”” Ve
sonra “eski edebiyatın kitaplardan çıkarılması üzerine” program yapılıyor.
Evet çıkarılmalı, kesinlikle çıkarılmalı hatta Fuzulî’den “Değildim ben sana
mâil sen ettin aklımı zâil / Beni ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı”
mısraları, “Bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var / Aşık-ı sadık benem
mecnunun ancak adı var” beyiti asla sayfalara yaklaştırılmamalı. Onlar yoksa
sınırlı kaynakları en güzel nasıl kullanılacağına dair ipuçları verirler de
genç beyinlerimizi zehirlerler. Yoksa iki mısra üzerinde hangi hayal dünyalarının
kurulabileceğini görürler de sakıncalı hayallere müebbet aşklara saplanırlar.
Keşke bilsem de dilini Dylan’ın tüm sözlerini anlayabilsem. Bağırtan
şarkılarını bağırarak söyleyen Excel’i daha iyi duyabilsem.
Hayatı nelerin hafifletebileceğini Kundera’nın kitabını okuduktan sonra çok
düşündüm, sonuca ulaşamadan. Ama son günlerde hayatın nasıl hafifletilebildiğini
gözlemlemeye başladım. Bu hafiflik içinde, gizliden gizliye bir hüzün ve mizah
barındırıyor sanırım, ama bu mizahın da ne ile ilgili olduğunu çözemedim henüz.
Çözsem bilge olurdum herhalde. “Hayat Güzeldir” filminin afişine, Teoman’ın son
albümünün kapağına baktığımda ortak öğe olarak hayatın iki tekerin üstüne
bindirildiğini görüyoruz. Yani biraz hafifletmek istiyorsak yükümüzü
ayaklarımızı sağlam basma lüksünden, kendimizi güvende hissetme ağırlığından
vazgeçmemiz gerekiyor.
27 Aralık 2001
M. AHMET