Ne
gün içimi içine döndürsem, içini başka yönde buluyorum, yada başka yönleri
içinde... Oysa böyle zamanlar, en güzel sözcükleri bulup kalın lügatlardan, sana
söylemek istediğim zamanlardır; elimi elinde, tenimi teninde, susuşumu susuşunda,
bakışımı bakışında, acımı acında, gücümü gücünde, içimi içinde yakmak
istediğim... Ne fayda.......
Hayal kırıklıkları, süzgün umutlar,
upuzun günlerin canhıraş didişmeleri arasında yitip giden duygusallıklar, öteye
daha öteye saplanan bakışlar, dilin ucuna gelip gelip giden fakat bir türlü
söylenemeyen boğucu kelimeler, harmanlanıp rüzgara verilen sabır, kadirşinaslık
beklentisi... nasıl hırpalar insanı;
bildiğini biliyorum. Biliyorum, susuyorum. İhtiyacım olduğunda hiç aramadım seni.
Biliyorsun kimseye söylemedim, sustum: Yazıya sustum, duvara sustum, sana sustum,
gözlerine... Kanım içime aktı. Acın çan, adın zangoç; muttasıl çaldı da adın, acını; her
çınlaması bir deprem oldu da ruhumda, sustum.
Beni en iyi kim bilebilir ki... Ne yana baksam
olmamaklığın. 160 karakterine sığar da telefonun, içime sığmaz kanatan bu
sancılar. Ne halim varsa göreyim. Boş verilmişlikle savrulayım boş ver. Acınacak
bir durum değil benimkisi, şefkat dilenmeyecek kadar onurluyum. Benimkisi sadece arz-ı
hal...
Beni hangi uçurumların dibinde arayacağını
biliyorsun. Beni hangi acının kıyısında, beni hangi tebessümün, hangi
gözyaşının kıyısında bulacağını biliyorsun.
Öteki'nin önceliğinde olmamak bıçak
yarası gibidir; tanırsın bu duyguyu. Bilirsin itilmişlik hissine kapılmanın verdiği
hüznü. İçten içe yanarken üşümeyi, uzaklara ait olduğunu hissedip yakınlara
hapsolmayı, koşma arzusunu, çıldırasıya haykırma arzusunu, fakat durup susmayı,
bilirsin, susup durmayı... Sana ait olmayan bir dünyada sürgün yaşamayı...
Beni anlıyor musun????
Bir kapı açılır, hiç kimse girmez içeri
ürperirsin.
Bir kapı kapalıdır biri içeri girer kapalı
kapıdan, ürperirsin.
Kapı yoktur ürperirsin.
Bir kapı vardır içeri gireceği umulan kimse
yoktur ürperirsin.
Beni anlıyor musun????
Kanayınca söyleyeyim, söyleyince
kanayacağım; beni anlıyor musun?
Kendi damarlarımı koparıp kendi etimi
yırtıyorum. Bu yaralar benim, ben kanattım kendimi. Kendi açtığım yaralarıma
merhem dilenmeyecek kadar onurluyum. Beni
anlıyor musun? Ahh beni anla, beni anla.
"İstenmediğim yeri sessizce terkederim
Mahzun bir derviş gibi boyun büker
giderim..."
Kapıyı açarsın içerde bulamazsın beni, başka kapı
bulamazsın, içeri giremezsin belki bulsan da kapıyı ya da beni; içim içine dönük
değildir, ürperirsin; ne fayda...
Asudesu-2001