Müsvedde Gibi

 

BURUKLUK / E. M. CIORAN

       -Aşka, hırsa,topluma sırt çevirenlerden kendinizi sakınınız. Vazgeçmiş olmanın intikamını alacaklardır.(s.8)

       -Fikirler tarihi, yalnızların kininin tarihidir. (s.8)

     -Cehennem -bir mahkeme zaptı kadar kesin;

Araf –göğe imaen yapılan her şey gibi sahte;

Cennet –kurgu ve yavanlıkların sergilenmesi...

Dante’nin üçlemesi şeytanın itibarını iade için bir Hıristiyan’ın girişmiş olduğu en yüksek çabayı teşkil eder. (s.9)

      -Şiirden fersah fersah olduğumuz zaman, o ani uluma ihtiyacı ile şiirden pay alırız –lirizmin son safhası. (s.10)

       -Aforizmayı sadece, kelimelerin ortasında duyulan korkuyu, o bütün kelimelerle birlikte çökme korkusunu yaşamış olanlar iş edinir. (s.10)

       -Edebiyatı yapmacığından arındırmak, onun gerçek yüzünü görmek, felsefenin elinden zırva dilini almak kadar nazik bir iştir. Zihnin yarattıkları, ıvır zıvırın çehre değiştirmesinden mi ibaret? Ve yalnızca dile getirilmişin dışında, sırtma veya irade yitiminde mi biraz cevher var? (s.11)

        -Bir yazarın “kaynakları” utançlarıdır; bunu kendinde bulamayan,ya da bundan kaytaran kişi, ister istemez aşırmaya ya da eleştiriye yönelecektir. (s.11)

       -Istırap çeken her Batılı, bankada hesabı olan bir Dostoyevski kahramanını düşündürür. (s.11)

       -Nietzsche, Proust, Baudelaire ya da Rimbaud, modaların çalkantısına rağmen ayakta kalıyorlarsa, bunu, zalimliklerinin çıkar gözetmemesine, şeytanî cerrahilerine, hınçlarının cömertliğine borçludurlar. Bir eserin dayanmasını sağlayan, eskimesine engel olan şey acımasızlığıdır. Rasgele bir tasdik mi? Bir kitap olarak değerlendirilirse, İncil’in o saldırgan ve zehirli kitabın itibarına dikkat ediniz. (s.12)

       -Her şeyi bozmanın, şeyleri tanınmaz hale getirmenin, kendi hakkında yanılmanın en emin yolu “yetenektir”. Hakikî varoluş, yalnızca, tabiatın hiçbir ihsanda bulunmadığı insanlara özgüdür. Bu yüzden, edebiyat âleminden daha sahte bir alem, ya da edebiyatçı kadar gerçeklik’ten yoksun bir insan hayal etmek mümkün güçtür.(s.14)

       -Ölümü solumuş kişi için, Kelam’ın kokusu ne perişanlıktır!(s.15)

       -Eğer son kuruntuyu muhafaza etmeseydi, Ömer Hayyam’a, onun cevapsız hüzünlerine gönülden kefil olurdum; fakat şaraba hala inanıyordu. (s.16)

       -Şair: Nedensiz canı sıkılabilen, tereddütlere dört elle sarılan ve bunu her yolla edinen bir kurnaz. Sonra, safdil gelecek nesiller onun için ağlaşır... (s.16)

       -En iyi tarafımı, beni her şeyden uzak tutan o ışık parçasını, bazı buruk itlerle olan ender sohbetlerime borçluyumdur; kinizmlerindeki katılığın kurbanı olup artık hiçbir kötülük eğilimine bağlanamayan bazı teselli bulmamış itlerle olan sohbetlerime... (s.17)

       -Modern olmak, Devasızlık içinde şunun bunun ucundan tutmaktır. (s.17)

       -Özgürlük mü? Afiyeti yerinde olanların safsatası.(s.23)

       -Bir fikri derinleştirmek ona halel getirmektir: efsununu, hatta hayatını elinden almaktır.(s.24)

       -Nihilizmde biraz daha ateşli olsam, şüphelerimi sarsmam ve onları alt etmem- her şeyi inkâr ederek- mümkün olurdu. Fakat inkâr etmenin sadece zevki var bende, yeteneği değil. (s.24)

       -İçimizde doğan her fikirle içimizde bir şeyler çürür. (s.24)

       -Muhtaçlıktan gelen samimiyetsizlik, zekâyı tahrik eder.(s.26)

       -Uykusuzluk’un metafizik faziletlerine uzun süre inandım: Bizi Zaman’ın köklerine ulaştırdığı doğru; fakat ne geçiyor elimize? Ebediyet üzerine birkaç yavan söz. (s.31)

       -İçimde kendi modelimi aradım. Bu modeli taklit etme konusunda ise kendimi, aldırmazlık diyalektiğinin ellerine bıraktım. Kendini başaramamak o kadar hoş ki! (s.34)

       -Hiçbir şey ölüm saplantısı kadar hoşumuza gitmez; saplantısı, kendi değil. (s.36)

       -Doğu çiçekler ve feragat üzerine eğildi. Biz, ona karşı makinaları ve çabayı çıkarıyoruz, bir de o dörtnala melankoliyi –Batı’nın son sıçramasını. (s.38)

       -Talihsizliği suiistimal etmek zarif bir davranış değildir; bazı halklar gibi bazı bireyler de bununla o kadar gönül eğlendirirler ki trajedinin şerefine gölge düşürürler. (s.42)

       -Sadece, canım istediği için ölmek elimde olduğu için yaşıyorum: İntihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum.(s.46)

       -Maymun iştahlılığımdan vazgeçmem gerekseydi, ulumada uzmanlaşırdım. (s.47)

       -Ölme arzusu yegâne tasam oldu; ona her şeyi feda ettim, ölümü bile. (s.49)

       -Evreni ateşe vermeyi düşledin; ve alevini kelimelere geçirmeyi, bir tekini tutuşturmayı bile başaramadın! (s.50)

       -Bana artık programımı sormayın: Nefes almak programdan sayılmıyor mu? (s.51)

       -Utangaçlık, bir savunma tepkisi olmasından daha fazla, anlaşılmamışların megalomanisi tarafından sürekli mükemmelleştirilen bir teknik’tir. (s.53)

       müsvedde gibi malıKim ki içgüdülerine karı çıkmamıştır, kim ki kendine uzun bir cinsel yoksunluk devresi dayatmamıştır, ya da imtinanın bozukluklarını hiç yaşamamıştır, o kişi cinayetin diline de vecdin diline de kapalı kalacaktır: Marguis de Sade’ın saplantılarını da, Aziz Jean de Croıx’nın saplantılarını da hiçbir zaman anlayamayacaktır. (s.53)

       -Kim ki içgüdülerine karı çıkmamıştır, kim ki kendine uzun bir cinsel yoksunluk devresi dayatmamıştır, ya da imtinanın bozukluklarını hiç yaşamamıştır, o kişi cinayetin diline de vecdin diline de kapalı kalacaktır: Marguis de Sade’ın saplantılarını da, Aziz Jean de Croıx’nın saplantılarını da hiçbir zaman anlayamayacaktır. (s.53)

       -Tali nedenlere eksiksiz bir dikkat göstermeden ne eylem, ne başarı olur.

               “Hayat” bir haşere uğraşısıdır. (s.54)

           -Soluk almak için yalnız budala teçhizatlıdır. (s.56)

       -Tanrı’ya gitmek için imana uğramanın gerekiyor olması ne yazık! (s.56)

       -Bir tek iyimserler intihar eder; artık iyimser olmayan iyimserler... Diğerlerinin, hiçbir yaşama nedeni olmadığına göre,niçin bir ölme nedenleri olsun ki? (s.57)

       -Her put düşmanı gibi ben de ilahlarımı, döküntülerine kurban etmek için, kırdım. (s.62)

       -Eski Ahit’te Göğün gözünü korkutmayı biliyorlardı, yumruk sıkarak tehdit ediyorlardı: Dua, yaratıkla yaratanı arasında bir münakaşaydı. Aralarını bulmak için İncil geldi: Hıristiyanlığın affedilmez kusuru buradadır. (s.63)

        -Acının en büyük suçu, Kaos’u organize etmiş, onu evren seviyesine düşürmüş olmasıdır. (s.64)

       -İki bin yıldır, İsa, bir kanepede ölmemiş olmanın intikamını bizden çıkarıyor. (s.64)

       ,Ancak taslama ihtirasların, yapmacık kendinden geçişlerin ruhla, kendimize karşı saygıyla bazı ilintileri olabilir; samimi duygular, kendine fazla itibar etmeyi gerektirir. (s.70)

       -Metaforlardan sonra, ecza. –Büyük duygular böyle ufalanır.

-Şairlikle başlayıp, jinekologlukla bitirmek! Bütün şartlar arasında en az imrenilir olan, aşıklığınkidir. (s.71)

       -Aşkta ve her şeyde anormallikleri anlayabilir ve meşrulaştırabilirim; fakat sersemler arasında iktidarsızların olması, bu,beni aşmaktadır. (s.71)

       -Kendimizi her şeyi anlamış zannettiğimiz an, bize bir cani görünümü verir. (s.88)

       -İntihara meyilli olmak, yasalara saygılı pısırık katillere mahsustur; öldürmekten korktuklarından,kendilerini yok etmeyi düşlerler, cezalandırılmayacaklarından emin olarak... (s.90)

       -Daha ergenliğe yeni girdiğimde, ufuktaki ölüm beni kendimden geçiriyordu; onun elinden kurtulmak için ya geneleve koşturuyordum ya da melekleri zikrediyordum. Fakat yaşla birlikte, insan kendi korkuların alışıyor, onlardan kurtulmaya hiç kalkışmıyor, Uçurum’un içinde burjuvalaşıyor. –Ve gözyaşı dökmek için mezarlıklarını kazan Mısırlı keşişleri kıskandığım bir zaman olduysa da şimdi kendiminkini kazsam ancak sigara izmaritleriyle doldururdum. (s.94)

 

OKUYAN: A. DUMAN                                    EYLÜL 95

     Bu sayımızda olduğu gibi bundan sonraki sayılarımızda da bir kitaptan yapacağımız birçok alıntıyı sizin karşınıza çıkaracağız. Bu alıntılar, bu sayıda olduğu gibi bağımsız sayfalarda olabileceği gibi bulduğumuz her türlü boşluğa bir şeyler yerleştirerek de gerçekleşebilecek. Bir de alıntıları kimin yaptığını belirteceğiz ki kitaba kimin penceresinden baktığımızı bilelim. Bu sayıdaki alıntıları Sahaf Cevdet Salman’ın verdiği bir kitaptaki altı çizili satırları size aktararak gerçekleştirdik. A. DUMAN, dergimizin (olmayan) yazar kadrosundan biri değildir. Kendisini hiç tanımıyoruz. Ama bu kitabı okuyarak dergimize yaptığı katkıdan dolayı kendisine teşekkür (kitabı tükenmez kalemle çizdiği için de sitem) ederiz. Bu sayıda tüm alıntılar aynı okumadandır.(M.A.Ö.)



10. SAYIYA DÖNÜŞ

ANA SAYFA