Uykusuzum aslında. Yerim bu saçma masa başı değil de yatağım olmalıydı uykum olsa
da olmasa da... ama buradayım işte. Aslında bir de koyu kahve yapmalıyım kendime.
Bunu yapmayışımın sebebi , uykusuzluğumun daha da azacağından korkmam falan değil
,sakın yanlış anlaşılmasın ,dişlerimi fırçalamış olmamdır. Hem bu civarda
açık bakkal da kalmamış ki sigara almaya. Hey dostlar! Duyduk duymadık demeyin yurdum
insanı Ahmet sigarayı bıraktı nice zaman oluyor. Ve bu akşam da tekrar başlayabilmek
için oluşan en iyi fırsatı değerlendiremedi, bundan da herkesin haberi olsun. Lanet
olsun! Lanet olsun her gece sabaha kadar alem yapıp müessesini o değerli
müşterilerinin emrine amade kılan soydaş bakkallara -ki bu akşam erkenden kepenk
indirdiler.
Sarkık bir flüoresan ,kocaman bıyıklı bay bilgin, bir de fan
uğultusu. Gramerden kalan ben değilmişim edası ile soru hazırlıyorum beyin
ütülemek için. “Hem gerektiğinde sert olmayı da bilmek gerek. Değil mi mirim?”
Boy aynasında tırnaklarımın uzadığını gördüm. Kendimden
şüphelenir, af edersiniz ama biraz tiksinir gibi olacaktım ama o sırada refleksif
zekam harekete geçti de kurtardı beni gözümden düşmekten. Ellerimi şöyle bir
cebime soktum, profilden sinsi bir bakış... Var mıydı amcan gibisi? Be heyt anam be!
Gözlerin sulandı mı senin de dostum? Saklama, dalga geçiyorsun
değil mi benimle? Hakkındır devam et. Hem ben de kaçıyorum karşından, daha
fazla işkence etmeye ne yüreğim dayanır, ne de...Her neyse hoşça kal. 12 Ocak 2001 01:17
İnançlar insanı kolay kolay bırakmıyor kendine. Hem
bırakırsa ne yapar insan, kendi kendine? Ayrıca iyi yazar olabilmek için iyi dostlar
edinmek gerekiyor dostum. Yazı mı dostlukla başlıyor, yoksa dostluk mu yazıyla henüz
bilmiyorum. Belki de ikisinin birbiriyle hiç ilgisi yoktur –ki bence de. Ama görüntü
bunun aksi yönde. 10 Mart 2001 02:10
M.AHMET